Türk Hukuku’nda Boşanma Sebepleri
Türk Hukuku’nda Boşanma Sebepleri
1.GİRİŞ
Aile, toplumun temel yapı taşlarından biridir ve evlilik birliği bu yapının en önemli unsurlarından birini oluşturur. Ancak bazı durumlarda eşler arasındaki ilişkilerde çeşitli sorunlar ortaya çıkmakta ve evlilik birliği sürdürülemez hale gelebilmektedir. Türk hukukunda, boşanma süreci ve sebepleri, bireylerin haklarının korunması ve toplumsal düzenin sağlanması amacıyla Türk Medeni Kanunu’nda detaylı olarak düzenlenmiştir. Boşanma sebepleri, evlilik birliğinin temelden sarsılması gibi genel sebeplerin yanı sıra zina, hayata kast, onur kırıcı davranış veya terk gibi özel sebeplerle de gündeme gelebilir.
Bu yazıda, boşanma sebepleri özetle ele alınarak, konuya dair temel bilgilere yer verilmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki her boşanma davası kendine özgü dinamikler taşır ve hukuki sürecin doğru yönetilmesi, kişilerin haklarının korunması açısından büyük önem arz eder.
2.BOŞANMANIN ÖZEL SEBEPLERİ
a. Zina
Zinayı; eşlerden birinin evlilik birliği devam ederken, eşinden başka bir kişi ile isteyerek cinsel ilişkide bulunması olarak tanımlamak mümkündür. Burada zinanın oluşması için eşlerden birinin başka bir cinsten biriyle isteyerek cinsel ilişki fiilinin gerçekleşmesi gerekmektedir. Flört etme, mesajlaşma gibi fiiller ile öpme sarılma gibi fiziki temaslar da zina için yeterli değildir.
Kusura dayalı bir boşanma sebebi olması nedeni ile de zina yapan eşin kusurunun bulunması gerekmektedir. Zina eden eşin kusurlu olmasından anlaşılması gereken husus ise eşin, bilerek ve isteyerek zina yapmış olmasıdır. Zinanın ispatı hususunda ise kişilerin cinsel birliktelikleri esnasında görülmeleri zorunlu değildir. Zinanın ispatının zor olması nedeni ile bazı davranışlardan zinanın varlığı karine olarak kabul edilmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun m. 161/II hükmü uyarınca boşanma sebebini öğrendikten sonra altı ay ve her halde zina fiilinin gerçekleşmesinden itibaren beş yıl geçmekle dava açma hakkı düşmektedir. Zina sebebi ile dava açma hakkı düşmüş olsa bile zina, eşler arasında geçimsizliğe neden oluyor ise evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebi ile boşanma davası açılması mümkündür. Affeden eşin dava hakkı ise bulunmamaktadır.
b. Hayata kast, pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış
Türk Medeni Kanunu’nun m. 162. hükmünde hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış düzenlenmiştir. Buna göre; eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilmektedir.
Hayatta kast eşi öldürme girişiminde bulunmak, eşi intihara teşvik etmek gibi olaylar hayata kast kapsamına girmektedir. Pek kötü muamele eşin diğer eşin vücut bütünlüğüne ve sağlığına yapmış olduğu her türlü saldırıdır. Her boşanma davasında pek kötü muamelenin hâkim tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Onur kırıcı davranış olarak ise eşlerin birbirine insan içerisinde ağır hakaretler etmesi, hakkında yalan yanlış ve kırıcı iftiralarda bulunması örnek olan durumlardır.
c. Küçük düşürücü suç veya haysiyetsiz hayat sürme
Türk Medeni Kanunu’nun m. 163 hükmünde, eşlerden birinin küçük düşürücü suç işlemesi yahut haysiyetsiz hayat sürmesi halinde diğer eşin ortak hayatı sürdürmesi kendisinden beklenmemesi halinde boşanabilmesi düzenlenmiştir. Eşlerin, küçük düşürücü suç işleme yahut haysiyetsiz hayat sürme sebebi ile boşanabilmesi için hâkimin eşler açısından ortak hayatın diğer eş tarafından sürdürülmesinin mümkün olmaması gerekmektedir. Haysiyetsiz hayat sürme toplumdaki anlayışa göre devamlı olarak namusa ve şerefe bağdaşmayacak şekilde yaşamaktır. Genellikle randevu evi işletme, kumarbazlık, hayat kadını olarak çalışma haysiyetsiz hayat sürme olarak nitelendirilebilmektedir. Haysiyetsiz hayat sürmeden kasıt eşin devamlı olarak bu şekilde yaşaması olup tek seferlik olaylar haysiyetsiz hayat sürme demek mümkün değildir. Buna ek olarak eşin yalnızca haysiyetsiz hayat sürmesi yetmez ayrıca diğer eşin ortak hayatı devam ettirmesi kendisinden beklenmemesi gerekmektedir.
Küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat yaşamada dava süresi düzenlenmemiş olup her zaman dava açılması mümkündür.
d. Terk
Evlilik birliğinde eşlere yüklenen yükümlülüklerden biri de birlikte yaşama yükümlülüğüdür90. TMK m.185’te de bu yükümlülük “eşler birlikte yaşamak …… zorundadır” şeklinde düzenlenmiştir. Eşlerin her birlikte yaşamama hali terk anlamına gelmemektedir. Terk, taraflardan birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini gerçekleştirmeme amacı ile ortak konutu terk etmesidir. Eşlerden birinin iş için şehir dışına gitmesi, askere gitmesi, uzun süre hastanede yatması gibi durumlar terk değildir. Eşlerden birinin ortak hayata devam etmemek amacı ile ortak konuttan ayrılması ve diğer tarafı bırakıp gitmesi terk anlamına gelmektedir.
TMK uyarıca eşin altı aya boyunca eve geri dönmemesi gerekmektedir. Terk nedeni ile boşanabilmek için Eş, terkten sonra dört ay bekledikten sonra terk eden eşe eve davet ihtarı göndermek ve ihtardan sonra iki ay beklemek zorundadır. Terkten bahsedebilmek için terk eden eşin isteyerek özgür iradesi ile terk eylemini gerçekleştirmesi gerekmektedir. Diğer eşi evden kovan, ortak konuta dönmesini engelleyen taraf da terk etmiş olarak kabul edilmektedir.
e. Akıl Hastalığı
Akıl hastalığı, TMK’nın m. 165 hükmünde düzenlenmiş olup maddeye göre eşlerden birinin akıl hastası olması ve bu hastalığın diğer eşin için ortak yaşamı çekilmez hal getirmesi ve bu hastalığın geçmesinin mümkün olmamasının sağlık raporu ile de kanıtlanması halinde diğer eşe boşanma hakkı tanınmıştır. Belirtmek gerekir ki Türk Medeni Kanunu’nun m. 165 hükmünde evlenmeden sonra ortaya çıkan akıl hastalıkları ile ilgili olup evlenmeden önceki
akıl hastalıkları evlenme engeli olarak kabul edilerek TMK m. 133 hükmünde düzenlenmiştir.. TMK m. 165 hükmünde yalnızca akıl hastalığı boşanma sebebi olarak kabul edilmiş olup diğer hastalıklar boşanma sebebi olarak kabul edilmemiştir.
Akıl hastalığının boşanma sonucu doğurabilmesi için akıl hastalığının tedavi sonrası iyileşmesi mümkün bir hastalık olmaması gerekmektedir. Örneğin; şizofreni ve paranoya İyileşmesi mümkün olmayan akıl hastalıklarındandır.
3.BOŞANMANIN GENEL SEBEPLERİ
a.Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması
Evlilik birliğinin temelden sarsılması yahut bir diğer adıyla geçimsizlik farklı nedenlerden ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle kanun maddesi evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek şekilde sarsılmış olursa eşlerden her birinin boşanma davası açabileceği şeklinde düzenlenmiştir. Evlilik birliğinin sarsılması söz konusu olduğunda boşanmaya sebep birden fazla durum ve olay söz konusu olabilmektedir.
Evlilik birliğinin temelden sarsılmasında boşanma karar verilebilmesi için kanunda belirtilen şartların oluşması zorunludur. Evlilik birliğinin temelden sarsılması ve eşlerden biri için ortak yaşamın çekilmez hale gelmesi ve davalının davacının daha kusurlu olduğu itirazında bulunmaması yahut bulunsa bile bu itirazın kabul edilmemesi gerekliliği de sayılmıştır. Buna göre sayılan şartların oluşmaması halinde mahkeme tarafından boşanma kararı verilemeyecektir.
Evlilik birliğinin sarsılması nispi bir boşanma sebebi olduğundan eşler arasında meydana gelen herhangi bir olayın evlilik birliğine olan etkisi tarafların yaşama biçimlerine, bakış açılarına göre değerlendirilmelidir.
Türk Medeni Kanunu’nun m.166 f. II hükmüne göre boşanma davası açan eşin kusuru davalı eşe göre daha ağır ise davalı eşin açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır. Buna göre davalının yapmış olduğu itiraz kötü niyetli ise mahkeme tarafından boşanmaya karar verilmesi mümkündür. Ayrıca davalının itirazı bulunmasına rağmen evlilik birliğinin devamında davalının ve var ise çocuklar açısından herhangi bir fayda yok ise yine mahkeme tarafından boşanma kararı verilmesi mümkündür.
b. Ortak Hayatın Kurulamaması
Türk Medeni Kanunu’nun m. 166/IV hükmünde ortak hayatın kurulamaması yahut bir diğer adıyla fiili ayrılık düzenlenmiştir. İlgili kanun hükmünün uygulanabilmesi için daha önce boşanma davasının açılması, işbu boşanma davasının herhangi bir nedenden ötürü reddedilmesi gerekmektedir. Buna ek olarak reddedilen boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıl geçmesine rağmen eşler arasında ortak hayatın kurulamaması gerekmektedir. TMK’da düzenlenen üç yıllık süre Anayasa Mahkemesi tarafından uzun olması gerekçesi ile iptal edilmiş ve bir yıl olarak değiştirilmiştir.
Bu şartların gerçekleşmesi halinde eşlerden herhangi birinin talebi üzerine mahkeme tarafından boşanmaya karar verilmesi mümkündür. Eşler tarafından daha önce açılan boşanma davasının hangi nedene dayandığı, eşlerden hangisinin kusurlu olduğunun ortak hayatın kurulamaması davasında bir önemi bulunmamaktadır. Ortak hayatın kurulmamasının nedeni önemli değildir. Eşlerin kısa süreli ve zorunluluk hali nedeni ile bir araya gelmeleri ise ortak hayatın kurulduğu anlamına da gelmemektedir. Ortak hayatın ancak eşlerin bir araya gelip evlilik birliğini devam ettirmeleri halinde gerçekleşir.
c. Anlaşmalı Boşanma
Anlaşmalı boşanma genel boşanma sebepleri arasında olup evlilik birliğinin temelden sarsıldığı karinesi dayanmaktadır. TMK m.166/III hükmünde düzenlenmiştir. Maddeye göre eşler arasındaki evlilik birliği en az bir yıl sürmüş ve eşlerin birlikte boşanmak için mahkemeye başvurması yahut eşin diğer eşin açmış olduğu boşanma davasını kabul etmesi halinde evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilmektedir. Mahkeme tarafından boşanma kararı verilebilmesi için hâkimin tarafları bizzat dinlemesi gerekmektedir. Tarafların
boşanmanın tüm mali sonuçları ile var ise çocuklara ilişkin tüm hususlarda anlaşmaları gerekmektedir. Hâkim, eşlerin ve var ise çocukların yararlarına olacak şeklinde anlaşmayı değiştirebilmektedir. Hâkim tarafından yapılan değişiklerin eşler tarafından da kabul edilmesi halinde mahkeme tarafından eşlerin boşanmasına karar verilecektir.
4. SONUÇ
Boşanma süreci, hem duygusal hem de hukuki açıdan son derece hassas ve dikkatli yönetilmesi gereken bir süreçtir. Evlilik birliğinin sona erdirilmesi, taraflar için yalnızca bir hukuki işlem değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir dönüşümü de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle boşanma davalarında, bireylerin haklarının korunması, mağduriyetlerin önlenmesi ve sürecin en sağlıklı şekilde tamamlanması büyük önem taşır.
Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen boşanma sebepleri, genel ve özel başlıklar altında ele alınmakta ve kişilerin durumlarına en uygun hukuki dayanak üzerinden ilerlenmesi sağlanmaktadır. Ancak her evlilik birliği ve dolayısıyla her boşanma davası kendine özgü bir yapıya sahiptir. Bu süreçte atılacak yanlış veya eksik adımlar, hak kayıplarına yol açabileceği gibi, taraflar için maddi ve manevi açıdan uzun vadeli olumsuz sonuçlar doğurabilir.
Bu noktada, hukuki destek almak, sürecin doğru yönetilmesini ve bireylerin haklarının en iyi şekilde korunmasını sağlar. Boşanma davalarında detaylı bilgi, doğru strateji ve profesyonel bir yol haritası için bizlere danışarak süreci güvenle yürütebilirsiniz. Her türlü sorunuzda yanınızda olmaktan memnuniyet duyarız.
Av. İlayda ALEV KILINÇ
Türk Hukuku’nda Boşanma Sebepleri, Türk Medeni Kanununda Boşanma sebepleri ve daha fazla bilgi almak için hukuk büromuzla iletişime geçebilirsiniz.